Lirik şiir : Aşk, ayrılık, hasret, özlem konularını işleyen
duygusal şiirlerdir. Okurun duygularına, kalbine seslenir. Eskiden Yunanlılarda
“lir” denen sazlarla söylendiğinden bu adı almıştır. Tanzimat döneminde de bir
saz adı olan “rebap”tan dolayı bu tür şiirlere rebabi denmiştir. Divan
edebiyatında gazel, şarkı; Halk edebiyatında güzelleme türündeki koşma, semai
lirik şiire girer.
Epik şiir : Destansı özellikler gösteren şiirlerdir. Kahramanlık,
savaş, yiğitlik konuları işlenir. Okuyanda coşku, yiğitlik duygusu, savaşma
arzusu uyandırır. Daha çok, uzun olarak söylenir. Divan edebiyatında kasideler,
Halk edebiyatında koçaklama, destan, varsağı türleri de epik özellik gösterir.
Tarihimizde birçok şanlı zaferler yaşadığımızdan, epik şiir yönüyle bir hayli zengin
bir edebiyatımız vardır.
Didaktik şiir: Aşk, ayrılık, hasret, özlem konularını işleyen
duygusal şiirlerdir. Okurun duygularına, kalbine seslenir. Eskiden Yunanlılarda
“lir” denen sazlarla söylendiğinden bu adı almıştır. Tanzimat döneminde de bir
saz adı olan “rebap”tan dolayı bu tür şiirlere rebabi denmiştir. Divan
edebiyatında gazel, şarkı; Halk edebiyatında güzelleme türündeki koşma, semai
lirik şiire girer.
Pastoral şiir: Doğa şiirlerini, çobanların doğadaki yaşayışlarını
anlatan şiirlerdir. Doğaya karşı bir sevgi, bir imrenme söz konusudur bunlarda.
Eğer şair doğa karşısındaki duygulanmasını anlatıyorsa “idil”, bir çobanla
karşılıklı konuşuyormuş gibi anlatırsa “eglog” adını alır
Satirik şiir: Eleştirici bir anlatımı olan şiirlerdir. Bir kişi, olay, durum, iğneleyici sözlerle, alaylı ifadelerle eleştirilir. Bunlarda didaktik özellikler de görüldüğünden, didaktik şiir içinde de incelenebilir. Ancak açık bir eleştiri olduğundan ayrı bir sınıfa alınması daha doğru olur. Bu tür şiirlere Divan edebiyatında hiciv, Halk edebiyatında taşlama, yeni edebiyatımızda ise yergi verilir.
Dramatik şiir: Tiyatroda kullanılan şiir türüdür. Eski Yunan
edebiyatında oyuncuların sahnede söyleyecekleri sözler şiir haline getirilir ve
onlara ezberletilirdi. Bu durum dram tiyatro türünün ( 19. yy. ) çıkışına kadar
sürer. Bundan sonra tiyatro metinleri düz yazıyla yazılmaya başlanır.