Türk Tiyatrosu
Tarihi kökleri tarihin çok eski
yıllarına dayanır. Ritüellerden başlayan Şaman törenlerinden
kaynak bulan Türk Tiyatrosu Tarihi ilginç inceleme alanlarından biridir.
Geleneksel Türk Tiyatrosu
Birbirinden bazı
farklılıklar gösterse de iki gelenek günümüze kadar yaşayabilmiştir. Bunlardan
biri Köylü Tiyatrosu geleneği, ikincisi ise Halk Tiyatrosu
geleneğidir.
Türk köylüsünün
eski bolluk, kuttörenleri ve çeşitli canlıların taklitleriyle birlikte olan
seyirlik oyunları zamanla değişikliklere uğramasına karşın, günümüze kadar
yaşayabilmiştir. Köylümüz zamanla geleneksel oyunlarına kendi toplumsal
yaşantısını katmış olmakla birlikte, bu gelenek Türkiye’de öteki ülkelere göre
bozulmamış ve süreklilik göstermiştir. Halk Tiyatrosu ise, değişik bir çevrenin
malıdır. Kentlerde oluşmuş bir tiyatrodur. Türkiye'nin başka yerlerinde de görülmekle
birlikte Karagöz,
Ortaoyunu
gibi geleneksel halk tiyatrosu türleri İstanbul’un malı olmuştur.
Türk seyirlik
oyunlarında birtakım ortak noktalar görülmektedir:
1.
Geleneksel Türk
tiyatrosunda taklit en önemli yeri tutmaktadır. Çeşitli ağızların, dillerin,
deyişlerin, kusurlu kişilerin, mesleklerin taklitleri yapılırdı.
2.
Sözlü ve
karşılıklı söyleşmeli oyunlarda karşıtlıklardan yararlanılırdı. Bunlarda, “dişi
konuşan” diyebileceğimiz kişi, karşısındakine nükte yapmak fırsatı verir, lafı
söyleşmeyi açar. Buna Tuluat tiyatrosunda “anahtar vermek” denilir. Karagözde Hacivat,
Ortaoyununda Pîşekar, Kukla ve Tuluat tiyatrosunda İhtiyar Efendi bu türlü dişi
konuşan kişilerdir. Buna karşılık “erkek konuşan” diyabileceğimiz, cevap veren,
laf yetiştiren, Karagözde Karagöz, Ortaoyununda Kavuklu, Hokkabazda Yardak veya
Yardakçı, Kukla ve Tuluat oyununda İbiş ve Komik’tir.
3.
Bu oyunlarda,
dans, müzik, şarkı, şaklabanlık ve soytarılık iç içedir.
4.
Eski seyirlik
oyunlar, birbirinin içine geçmiştir. Karagöz oynatanın, meddahlık, hokkabazlık
yaptığı; ortaoyununda karagöz oynatıldığı, hokkabazlık yapıldığı çok sık
görülür.
5.
En önemli
özelliklerden biri de yazılı bir metne dayanmaması, doğaçlama oynanması ve
sahneli, örgütlenmiş tiyatro gibi oyun yerlerinin bulunmamasıdır. Ortaoyununun
19. yy’da sahnede oynanması denenmiş, bu arada Batı tiyatrosunun Türk kültürüne
girmesiyle Ortaoyununu batı örneği tiyatroya uyarlamak için denemeler yapılmış
bunlar sonucunda Tuluat Tiyatrosu ortaya çıkmıştır.
6.
Karşılıklı
söyleşmeli oyunlar gerçekliğe, özdeşleşmeye dayanmaz, kişileştirmeye
başvurulur. Göstermeci tiyatro özelliği taşır.
Geleneksel Türk
tiyatrosu içerisinde yer alan halk tiyatrosu ve köylü tiyatrosu bazı yönleriyle
ortak olmalarına rağmen birbirinden ayrıldığı noktalar çoğunluktadır:
1.
Köylü Tiyatrosu
profesyonel bir etkinlik değildir. Bu etkinliğe katılanlar para için yapmazlar.
Ancak halk tiyatrosu geleneği tümüyle profesyonel bir uğraştır. Süreklilik
gösterir. Ayrıca oyuncular bu sürekliliğin doğal bir sonucu olarak beceri
kazanıp ustalaşırlar.
2.
Her iki gelenek
de doğaçlamadır yani metinsizdir. Ancak köylü tiyatrosu geleneği tarihi
törensel kalıplaşmış etkinliklerden kaynağını aldığı için belli sözlerin belli
koşukların aynen söylenmesini gerektirir. Oyunun çerçevesi de belirlenmiştir,
uzatılıp kısaltılamaz, değiştirilemez. Ancak günümüzde bu kalıplaşmış
nitelikleri unutulduğu ve önemsenmediği için yenilikler girmektedir. Halk
tiyatrosu geleneğinde ise, önceden belirlenmiş birtakım söyleşmeler, koşuklar,
tekerlemeler olmakla birlikte, oyunlar açık biçimde olduklarından, bunlar oyun
sırasınca oyuncuların denetimi altındadır. Geniş ölçüde doğaçlamaya yer
verilir.
3.
Köylü tiyatrosu
geleneği daha ilkeldir. Olaylar dizisinin gelişimi yok gibidir. Çoğu kez, bir
mantık zincirlemesinden yoksundur. Halk tiyatrosu geleneği ise tamamen beceriye
dayanan sanatsallaşmış bir yapı gösterir.
Batı tiyatrosu
hayata girmeye başladığı zamandan bu yana (Tanzimat) halk tiyatrosu
zayıflatılmış, bugün hemen tümüyle yok olmaya yüz tutmuştur.